İstanbul’un suya uzandığı gerdanlık,
Mimar Sinan’ın başyapıtı,
Dünya harikası;
Mağlova Kemeri’ni kısa bir alıntıyla hatırlayalım.
20 Eylül 1563’te İstanbul’da 24 saat süren şiddetli bir kasırga yaşanır. Bu sebeple gerçekleşen sel felaketi sonucunda Kırkçeşme Tesisleri kemerleri büyük hasar görür ve Ayvat Kemeri ile Mağlova Kemeri tamamen, Uzun Kemer’in ise 16 gözü yıkılır. Bunun üzerine Mimar Sinan, Maglova Kemerini ikinci kez inşa eder. Yeni bir sistem kullanan Mimar Sinan, kemerin ayaklarını iki ayrı piramit şeklinde genişletir. Uzmanlar, o dönemde böyle bir akıntıya dayanacak bir kemerin inşa edilmesinin mucize olduğunu belirtir. Üst kısmında yer alan tamamen kapalı ana galerisi içinden Maglova Su Kemeri İstanbul’a su taşırken, ayrıca kemer içerisinde bulunan yol sayesinde köprü görevi görerek insanların karşı kıyıya geçmesini sağlamaktadır.
https://www.gezegenikesfet.com/2019/10/mimar-sinanin-bas-yapiti-maglova-kemeri.html
Bu muhteşem kemer üzerine birçok şey söylenebilir; fakat ben yine kendi penceremden bir şeyler anlatmak üzere buraya geldim. Herkese merhabalar 🙂

Kemer üzerinde yürümeyi deneyimlemeden önce, orada yürüyen insanları gözlemlemeyi deneyimledim. Tam da bu açıdan bakarken o kişiler; zamanın içinden geçen bir su gibi sanki. Ya da hayat yolunda ilerlerken geçtiği/geçirdiği yaş ve yaşamla dönüşen bir yaşam formu. Kapılardan geçerken bazıları eşikte durur; bir araf gibidir orası. İlerlediğinde bir şeylerin dönüşebileceği, iyiye gidebileceği inancı henüz yok belki de. Çünkü yaşamda genç olabilir. Çok ‘eşik’ deneyimlememiştir. Geri dönmeyi düşünebilir, ama çoktan olduğu yere gelmiştir.
Bu saatten sonra kararı ne olursa olsun kişide bir şeyler değişmez mi? İleri gitmek peki? Bu karede ileriye gidildiğinde yolun nereye çıkacağını görmüyoruz, tabi ki bu yapıyı tanıdığımız için bunun somut bir cevabı var; fakat hayat öyle değil ki. Çoğu kararın ve adımın kesin sonucunu bilemeyebiliriz. Deneyimi ve yaşı kendimize göre ileride olan kişilerin ya da daha güzel tabir etmeye çalışırsam hayatta demlenmiş kişilerin yegane tavsiyesi; ”Sadece devam et!” değil mi? ”Sürece teslim ol”.
Kontrolcülüğümüzün aslında belki de bir zayıflıktan doğduğunu, cesaret edememekten hatta korkmaktan kaynaklandığını bilsek ne değişir? Sadece bilmek bir şeyleri değiştirmeye yetmez. Bilmek kıymetli, fark etmek de öyle. Ama insanın gönlü olmalı değişime, esnekliğe. Esneklik bu yazının anahtar kelimesi bana göre. Kemerle bir tezatlığı ama suyla ilişkisinde de bir yakınlığı var gibi.
Aklımda beliren şu soruya sizin cevabınız ne olurdu merak ediyorum:
Mağlova Kemeri gibi yüzyılların yaşanmışlığını sırtlamak; fakat hala dimdik ayakta olmak mı ?
Kemerin altından akan su gibi; akarken yolunu bulmak mı?


